top of page

Haftanın Fit 3'lüsü-Pandeminin Armağanları, Carl Sagan, Adler'ce Yaşamın Anlam ve Amacı










Karantinaya girdiğimiz dönemin başından beri, hemen hemen her gün, belki farkında bile olmadan, haberlerde, webinarlarda, toplantılarda özellikle açılışlarda söylenen, düzenli olarak maruz bırakıldığımız, bu haliyle kurulmasa bile alt metin tadında her yerden karşımıza çıkan bir cümle var.

"Zor zamanlardan geçiyoruz."

Bu cümleyi de genelde "YENİ NORMAL" kelime ikilisi takip ediyor.

Hiç duymadıysak, yüzlerce kere duyduk herhalde.


Dün iki ayrı eğitim, üç ayrı yazıda yine AMA ZOR ZAMANLARDAN GEÇİYORUZ.... ve YENİ NORMAL temaları ile bir defa daha karşılaşınca, yine de umut, yine de yaşamak diyerek, bu haftanın bülteninde pandemi döneminin farklı bir açıdan "iyi oldu" diyebileceğimiz yönlerine şöyle bir bakmak, en azından İstanbul'daki güneşli havaya, pozitif bir ruh hali ile katkıda bulunmak istedim.


Bir sayı olarak haberlere yansıyan her can kaybının, her iyileşme mücadelesinin, her zorlanmanın acısını hissederek ve bunların zaten her gün her yerde olduğunu düşünerek, bu "iyi yanlarına bakma" çabasını, kendi zihinsel ve duygusal dengemi sağlamak için bir gayret olarak da görebilirsiniz.

Bülten, Carl Sagan'ın meşhur soluk mavi nokta'sı ve yaşamdaki anlam arayışı meselesi ile ilgilenenler için bir kitap önerisi ile devam ediyor... Haftanın Fit 3'lüsü.

Geride bıraktığımız, neredeyse oğlumla yaşıt 1 Korona yılında bunlar da oldu...


1. ZORUNLU YAVAŞLAMA Zorunlu olarak kucağımıza bırakılan bu yavaşlama, içe dönüş için bir davetti belki de... Bu davete icabet edebilenlerin, yaşamlarındaki, işlerindeki ya da seçimlerindeki o derin anlamı sorguladıklarını, kendileri ya da etraflarıyla olan ilişkilerini dönüştürmek için adım attıklarını, trafikte çılgınca bir yakadan öbür yakaya geçmediğimiz, bize kalan o "yavaş saatler"in, değerlendirmesini bilenler için, durabilme ve nefes alabilme fırsatı olduğunu da gördük.

2. EN ÇOK İHMAL EDİLENLERE DÖNÜŞ

İçinde yaşadığımız dünya düzeninde, iş arkadaşımızı, evde birlikte yaşadığımız insanlardan daha fazla görüyoruz desem, sanıyorum karşı çıkan olmaz. Evde olmak demek, pek çok insan için, ailesi, çocukları, en yakınındakileri ile yeniden bağ kurmak için fırsattı... Kimseyi göremeyip, birbirimize, sadece birbirimize kalmışken, çatırdayıp yok olmak da mümkündü, evrilip yenilenmek de... Hangisi olursa olsun, hasır altı ettiğimiz gerçekler ya da unuttuğumuz bağlar için bir fırsattı bu dönem. Ama çok çalışıyoruz, birbirimizi yan odada göremiyoruz diyenler için de "biraz gayret" diyor uzmanlar. Trafikten arta kalan zamanı, birlikte kahvaltı etmek için kullanan kaç aile var sahi? Pandemi bu konuda kapıyı araladı, girip girmemek insanoğlunun elinde...


3. PARADİGMA DEĞİŞİKLİKLERİ

PARADİGMA = Zihinsel perspektifler. Yaşama baktığın lensler demek bir anlamda. Bu böyle olur, bu böyle olmaz'larımız. Müthiş kuvvetli bir faktör seçimlerin yapılmasında. Önemine dair belki şöyle bir soruyla örnek versem tam yeri olabilir.

Bir baba ve oğlu trafik kazası geçiriyorlar. Baba orada ölüyor. Oğlunu hastaneye getiriyorlar. Müthiş ünlü bir cerrah geliyor. Baş hekim. Fakat diyor ki bu çocuğu ameliyat edemem. Çünkü benim oğlum.

Aklınıza gelen ilk cevap ne oldu bilmiyorum, ama eğitimlerde "e annesi" diyenlerin epey azınlıkta olduğunu biliyorum. Zihninde cerrah, başhekim figürü, bir erkek görüntüsü ile kodlanmışsa, ki buna paradigma da denilebilir, o zaman kadın yüzü, anne gerçeği gelmiyor akıllara doğal olarak.


Pandemi döneminin başından beri hangi alanlarda paradigma değişikliği yaşadığımızı bir düşünelim... Uzaktan eğitim, çalışma, çocuk bakımı, toplantılar, iş yönetimi...


İstanbul'un hemen hemen her yere uzak bir semtinde oturan biri olarak, 2 saate yakın trafikte kalmamı gerektirecek iş toplantılarında sıklıkla "uzaktan yapamaz mıyız?" diye sorduğumu hatırlıyorum.. O zamanın "aaa hiç olur mu? Olmaz ki" leri, şimdi bal gibi günlük hayatın gerçeği...


Gelecek nasıl gelecek ayrı bir tartışma konusu ama paradigma yıkımı iyidir. Gereklidir.


4. DOĞAYI YENİDEN HATIRLAMAK

Yaşamımızı sürdürdüğümüz evrene karşı borcumuzu hatırlamak için de bir fırsattı pandemi. Farklı kaynaklardan bazı bilgiler... Nehirlerdeki kanalizasyon ve endüstriyel atık sularda % 500 azalma. Dünya genelindeki gürültü seviyesinde, ülkelere göre % 35- % 68 arasında düşüş. Hava kirliliğinde dünya genelinde azalma. Topraklarını geri alan yaban hayvanları. Bu virüsün aşısını tartışaduralım, belki de şu gerçekle yüzleştik. Koronavirüsün kendisi dünyanın aşısı ve biz insanlar doğanın virüsüyüz.


Bunlara ek olarak,

En çarpıcı örneklerini önce İtalya'da gördüğümüz ve hemen hemen her ülkede benzerleri yaşanan, o -sense of community- aynı gemide olduğumuz ve kendimizi, ancak birbirimizi dert ederek var edebileceğimizi fark ettiğimiz hikayeler, kendi kendimize yetebileceğimiz gerçeğiyle yüzleşmek...


Kısaca insanoğlu, derslerini çıkarıp devam edebildiği müddetçe, evrendeki o soluk mavi noktayı dert edebildiği, yaşadıklarından yeni anlamlar devşirebildiği müddetçe, yeni normalle daha farklı yüzleşebilecek.


O yüzden yine de umut, yine de yaşamak...

Bütün bunların üzerine, sanıyorum bu bültene tam burada en çok yakışacak video, Carl Sagan'ın Soluk Mavi Nokta'sı olurdu.

Eğer bugüne kadar izlemediyseniz, "insan kibrinin akıl dışılığını, küçük Dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur" diyerek tarif ettiği bu soluk mavi noktayı izlemenizi dilerim...

Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız, orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. İşte o nokta burası; evimiz... O nokta biziz. Sevdiğiniz herkes, tüm tanıdıklarınız, adını duyduklarınız, gelmiş geçmiş tüm insanlar hayatlarını o noktanın üzerinde geçirdiler. Türümüzün tarihindeki tüm sevinçlerimiz ve acılarımız, kendinden emin bin çeşit inancımız, ideolojimiz ve ekonomik öğretimiz; her avcı ve her yağmacı, her kahraman ve her korkak, uygarlığımızın mimarları ve tahripçileri, her kral ve her köylü, birbirine aşık olan her genç çift, her anne ve her baba, umutları olan her çocuk, her mucit ve her kâşif, ahlak değerlerini öğreten her öğretmen, yozlaşmış her politikacı, her bir "yıldız", her bir "yüce önder", her aziz ve her günâhkar işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinde. Dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. Bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün... Şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. Bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün... Anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar yoğun! Bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur. Dünya... Şu ana kadar, yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. En azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. Evet, ziyaret ediyoruz. Ama henüz yerleşemiyoruz. Beğensek de beğenmesek de, Dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer. Gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. Bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük Dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.

Carl Sagan, Soluk Mavi Nokta (Pale Blue Dot), 1994



Bu "zor zamanlar"da, yaşamın anlam ve amacı üzerine Adler bakış açısı ile kafa yormak ve sizi daha ilk satırlardan itibaren varoluşun 3 temel ödevi ile tanıştıracak bir kitap önerisi almak isterseniz, önerimi ve yine bu döneme dair kitaptan altı çizili bir cümleyi buraya bırakıyorum.

Her insan önemli biri sayılmak için uğraşır; ama bizim bütün önemimizin başkaları için yaptığımız yararlı işlerden oluştuğunu görmemek yanılgıdan başka bir şey değildir.

İyi pazarlar.


Gözde



171 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page