Bütünleşmek ve Büyümek-Prof. Dr. Ceylan Daş-Gestalt meraklıları için bir kitap ve altı çizilenler
- Lead Fit
- 21 Eyl 2021
- 15 dakikada okunur
Gestalt yaklaşımı hem bir yaşam felsefesi hem de bir terapi yaklaşımıdır. Geştalt yaklaşımı kişinin yargılamadan, suçlamadan, utanmadan, korkmadan ve endişelenmeden kendisiyle ve çevresiyle bütünleşebilmesine, bütünleşerek büyümesine ve büyüdükçe “büyük” bir dünyada “olduğu gibi” varolmasına olanak tanıyan hümanist bir bakış açısına sahiptir. Dolayısıyla Geştalt yaklaşımını anlatan bu kitap kendini anlamanın, insan insana temasın ve kişisel gelişimin önemine inanan herkes içindir. Geştalt yaklaşımı ülkemizde henüz çok yaygın olarak tanınan bir bakış açısı değildir. Bu nedenle kitabın amaçlarından biri Geştalt yaklaşımını tanıtmak ve tanıtırken de okuyucuların ihtiyaçlarının, isteklerinin, çevreleriyle nasıl temas kurduklarının, tamamlanmamış işlerinin, dirençlerinin ve kördüğümlerinin farkına varmalarına yardımcı olmaktır.
Prof. Dr. Ceylan Daş, elimden bırakamadığım ve altını çizmeye çalışırken neredeyse tamamı karalanmış gibi görünen Gestalt: Bütünleşmek ve Büyümek kitabının arka kapağında bu satırları paylaşmış. Kitap Gestalt felsefesini, ne olduğunu, ne olmadığını ve insan doğasını anlamak için nasıl kullanabileceğimizi hem teorik arka planı, hem pratik uygulamaları ile o kadar iyi anlatmış ki, hem eğitimlerde kaynak olarak kullanmak , hem de merak edenlere kitaptaki bazı ana kavramları özetlemek için altını çizdiklerimden bazılarını paylaşıyorum. Ayrıca ilerleyen bölümlerde Bütüncül Psikoloji'nin oldukça detaylı bir paylaşım özetine de erişebilirsiniz.

- Gestalt, Almanca bir kelimedir ve tam bir Türkçe karşılığı yoktur. Bu nedenle anlamını tek bir kelime ile açıklamak mümkün değildir ve örüntü, şekil, bütün, görünüş anlamına gelmektedir. Gestalt parçalara ayrılamaz bir bütünü temsil eder. Gestaltın ne olduğunu tanımlayabilmek için 3 özellikten söz etmek gerekir, nesne, nesnenin içinde bulunduğu ortam ve bu nesne ile çevrenin ilişkisi. Ez cümle, insanı anlama çabası, içinde bulunduğu ortam, zemin ve ilişkisi ile alakalıdır. Çünkü bütün, parçalarının toplamından daha fazla ve daha farklıdır.
- Gestalt yaklaşımının temelinde varoluşçu, fenomenolojik ve bütüncü bakış açıları yer almaktadır. Ceylan Daş bu bakış açılarını kitabında aşağıdaki gibi özetler.
- Varoluşçu bakış açısına göre, bütün canlılar kendilerini gerçekleştirme, yani var olan potansiyellerini açığa çıkarabilme dürtüsüne sahiptir. Oysa değerler ve yasaklar kişinin kendine özgü yönlerini bastırmasına yol açar, bu da kişinin kendinden uzaklaşması ve kendine değil, yarattığı kendilik imajına yönelmesine neden olur. Tüm canlılar içinde sadece insanlar olmadıkları bir şeyi olmaya çalışırlar, bu da varoluş nedenine aykırıdır. Perls'e göre (bir anlamda Gestalt'ın babası) kişinin kendisi ve diğerlerinin varlığının farkında olması ve kendi yaşamının sorumluluğunu alması, onun yaşamının anlamını ve örüntüsünü belirler.
- Fenomenolojik yaklaşımsa, genel bir anlamdan ziyade, o kişi için o an ve mekandaki spesifik ve öznel anlamla ilgilenir. Bir mısır tarlasına bakan pilot inebileceği bir yer görürken, bir çiftçi için orası kazanç yeridir. Bu yaklaşıma göre her şeyin anlamı o kişiye ve içinde bulunduğu ana özgüdür.
- Bütüncü yaklaşım ise, Gestalt'i diğer yaklaşımlardan ayıran en belirgin özelliktir. İnsanı anlayabilmek ancak bütünü görmekle mümkündür. İnsanın varoluşunun boyutları birbirinden ayrılamaz ve bunlardan herhangi birinde meydana gelen bir değişiklik diğerlerini de etkiler. Aynı bakış açısı insan ve çevresini de birbirinden ayıramayacağımızı söyler.
Sonuç olarak Gestalt, varoluşsal temeliyle, insanın kendini gerçekleştirebilmesine, fenomenolojik temeliyle insanın özel ve özgü oluşuna, bütüncü temeliyle de, insanın hem kendi içinde hem de çevresiyle bir bütün oluşturduğuna inanmaktadır.
-Gestalt, kişinin farkındalık yolculuğunda önce nasıl olduğunun farkına varması, sonra "böyle olmayı seçtiğini" anlaması, ve son olarak "isterse farklı davranabileceğini" özümsemesi üzerinedir.
- Tüm diğer canlılar gibi insanların da doğuştan getirdikleri en temel iki özellikleri, varlığını sürdürmek ve büyüyüp gelişmektir. İnsanoğlu varlığını sürdürebilmek ve büyüyüp gelişebilmek için gerekli olan her türlü fiziksel, psikolojik ve sosyal ihtiyacını çevresinden sağlar. Herhangi bir ihtiyacın ortaya çıkmadığı durumda, kişi denge yani HOMEOSTATIS halindedir. Ancak, bu sürekli devam edemez ve ihtiyaçlar ortaya çıkar. Örneğin susadınız, acıktınız ya da yalnız hissettiniz. Organizma bu ihtiyacı karşılamak için harekete geçer ve "kendini ayarlamaya" çalışır. Buraya kadar oldukça anlaşılır bir denge çabası. Peki sorun nerede başlıyor?
Sorun ya da gerçek diyelim şurada başlıyor: organizma kendini ayarlayarak ihtiyaçlarını her zaman en iyi şekilde karşılar demek doğru olmaz. Örneğin acıktım ama zayıflamak için birşey yemiyorum ya da yalnız hissetmeme rağmen, kimseyi rahatsız etmemek için bunu dile getirmiyorum gibi durumlarda KARŞILANMAYAN İHTİYAÇLAR gündeme gelir.
İhtiyaçları karşılamak için,
- Önce gerçek ihtiyacın farkına varmak
- Çevresel koşulları tanımlamak
- İhtiyaç ve çevresel koşulları uyumlu hale getirmek gerekir.
- Sağlıklı kişi, kendi sorumluluklarını üstlenebilen kişidir. Kişi kendi değerlerini inşa edebilir, ne yapması gerektiğine karar verebilir, kendisi için neyin önemli ve geçerli olduğunu belirleyerek kendine uygun davranışları seçebilir. Perls, sorumluluk (responsability) kavramının aslında tepki verme becerisi olduğunu ifade etmiştir. (Response-ability)
- Farkında olmak bir süreçtir ve ömür boyu devam eden bu süreçte minimum farkındalık, günlük farkındalık, an an yaşanan spesifik farkındalık ve gelişmiş farkındalık aşamalarından geçilir. Tam bir farkındalığın yaşanabilmesi için kişinin yaşadıklarının farkına varması yeterli pşmaz. Göğsünüzde bir sıkışma hissettiğinizin farkına varabilirsiniz ama bu sıkışmayı çözümlemeden bir farkındalıktan söz etmek mümkün değildir.
- Zihinsel düzeyde anlama, bu anlayışla ilgili gözlemler yapma, bedensel farkındalıklar, ya da "İÇİNDEN BİLMEK" olarak tanımlanabilecek içselleştirilmiş, özümsenmiş farkındalıklar illa ki değişime yol açmaz. Tam bir değişmenin olabilmesi için kazanılan farkındalıkların kişilikte bütünleştirilmesi, kişisel ve çevresel alternatiflerin değerlendirilmesi ve günlük yaşamda denenmesi gerekir.
- İnsanlar ihtiyaçlarını fark etme ve bunları karşılayabilmek için gerekli kişisel ve çevresel ayarlamaları yapabilme gücüne sahip olarak dünyaya gelirler. Bu ihtiyaçların karşılanması sürecinde de dalga şeklinde gösterilen ihtiyaç döngüsü modeli karşımıza çıkar. Yaşam, ihtiyaçların ortaya çıkıp karşılanması, böylece dengenin sağlanması ve ardından başka bir ihtiyacın ortaya çıkıp dengeyi bozması ile devam eden aktif ve döngüsel bir süreçtir. • Döngünün herhangi bir aşamasında yaşanan takılmalar bir sonraki aşamaya geçilmesini ve döngünün tamamlanmasını engeller.

Comments