top of page
Yazarın fotoğrafıLead Fit

Haftanın Fit 3'lüsü-Gestalt Bakış Açısından Korona, Bedeni Duymak, Oğlumdan Öğrendiklerim

Şimdi bu bülten nereden çıktı diyenler için öncelikle ufak bir hatırlatma veya tanışma...


Uzunca bir süredir, 17 yıllık eğitmen hayatımın beni en çok heyecanlandıran başlığı, Lead Fit ile şirketler ve bireylerle buluşuyorum. Bu dönemde, daha çok...


Fit Liderlik bakış açısını, yaklaşımını paylaştığımız, varoluşun 4 boyutunda "fit" olmak üzerine konuştuğumuz, kendimize makyajlamadan bakmayı denediğimiz, bu çok acayip dönemi ve dönemin gerçeklerine verdiğimiz cevapları sorguladığımız bu buluşmalara hazırlanırken kendimi de pek çok anlamda "fit" tutmaya çabalıyorum. Bazen oluyor, bazen olamıyor ama çabam, niyetim hep aynı...




Lead Fit buluşmalarına hazırlanırken, programlarda katılımcılardan öğrenirken, 10 aylık oğlum Tuna'nın hayatı öğrenme iştahına benzer bir iştahla eğitimden eğitime koşmaya ve aralarda tefekkür etmeye çalışırken birikenleri, haftalık bültenlerde paylaşmak istiyorum.


NASIL?


Her hafta pazar sabahı.

Kısa kısa. Öz. Gerçekten ilgimi çekenler.. Okuduklarımdan kalanlar. Bence bilsek iyi olur'lar.. Üzerine düşünmeye değecek şeyler..

Bazen kendi yazılarım, bazen ilham aldıklarım...

Bazen sadece bir link, bazen sadece müzik...

Ama hepsi okuyucusunu fit tutacağına inandığım şeyler..


KİM İÇİN?


Kendini fiziksel, duygusal, zihinsel, tinsel anlamda fit tutmakla ilgilenen herkes için...


İlk bülten. Haftanın 3 Fit Önerisi.


Gestalt bakış açısından Korona... Yine mi Gestalt demeden önce, ki bu aralar evde benzer bir serzenişi duyuyorum, bir göz atmanızı dilerim. Pandemi dönemi başladığından beri, hepimiz bir şekilde, ama farklı ama aynı bakış açılarıyla içinden geçtiğimiz bu dönemi anlamlandırmaya çalışıyoruz. Kimimiz evden çalışmaya devam etmek istiyor, kimimiz işe dönmek.. Kimimize içe kapanmak iyi geldi, kimimizin kaygıları dinmek bilmedi. Kimimizin ilişkileri derinleşti, kimimiz kopmak üzere.. Her ne olduysa ve oluyorsa, bunu daha derin bir gözle görmek isteyenler için bu bakış açısını buraya bırakıyorum.

Yazarını ne yazık ki bilmiyorum ama bu yaklaşımı kendinden de dinlediğim Sevgili Nita'ya teşekkürüm büyük..


Bilmenin 3 yolu var: Eye of flesh; gözle görülür, ölçülür şeyler.

Eye of mind; bu böyleyse bu da böyle olur, çıkarsama.

Eye of contemplation (tefekkür gözü)

Tefekkür gözüyle bakmak isteyenler için, birkaç sayfa...



Bu dönemde bedene odaklanmanın önemi... Neden bedene odaklanmalıyız? Çünkü bilginin %80'i vegal sinirler aracılığıyla bedenden beyne ulaşır. Yani bedeni duymak önemlidir. Bedende algılanan önemlidir. Artan nabız, sıkışan kaslar, ağrıyan boyun, titreyen eller, küçülen göz bebekleri önemlidir. Bu yaşadıklarımızı duymak, ardından zihni olan bitenin anlaşılması için görevlendirmek önemlidir.

Ben şu an öfkelendim, hüzünlendim, üzüldüm, mutlu oldum, şu, bu duyguyu deneyimliyorum diyebilmek önemlidir. Bunları bedenin neresinde hissettiğini anlamak için durmak, bedenine alan açmak, nefes aldırmak, şu an bende neler oluyor demek, neye ihtiyacım var demek, öğrendiğimden beri sürekli cümle içinde kullandığım şu iki kelime- şuurlu şahitlik' meselesine bedenim için de eğilmek önemlidir.


Pandemi başından beri kişi başına düşen toplantı sayısındaki artışı aşağıda göreceksiniz.


Hal böyleyken, zihinler bu kadar yorgun, mesgul ve istila edilmişken, bedene bakmanın önemini kısacık buradan hem kendime, hem okuyucusuna hatırlatmış olayım. Bunu sonra uzun uzun yazacağım yine dilim döndüğünce..




Allice Miller'ı çok severim, hem okuması iyi gelir, hem yüzleştirir.



Son önerimi, oğlumla büyürken, özellikle bu ay ondan öğrendiğim bir şeylere ayırmak istedim.


Bir çocuk, aylarca önünde duran oyuncağa, her sabah farklı bir bakış açısıyla bakabiliyorsa, hatta hayret edercesine sesler çıkararak, yeniden ve yeniden inceleyebiliyorsa, bir yetişkin olarak yaşamında yeni bir gözle bakabileceğin bir şeyler var olmalı.


İnsan koşma düşersin'leri duymadan, yapma acıtır'larla tanışmadan önce çok güçlü, çok cesur... Kendimizi kısıtlayan hangi cümlelerle büyüdüysek, tersini içimizdeki küçüğe söylemek.. koşabilirsin ve düşsen de kalkabilirsin demek, yeniden.. Mümkün.


Tuna'yı hiçbir zaman mükemmelik telaşında görmedim. İçinden geldiği gibi, yargısız, dış seslere kapalı ama önemlisi içindeki seslere yenilmeden o anda olmak... İçine kendini böylesine bırakabilince an'ın kusursuzluğunu deneyimlemek...


Çocuklar ve doğaya iyi bakalım. Çok öğretmen var orada.


İyi pazarlar


Gözde



417 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


bottom of page