top of page

Haftanın Fit 3'lüsü- Pandemide Kadınlar, Mansplaining Gerçeği, Süpürgeler ve Erkekler












8 Mart'ın tarihçesi 1957 Amerika'sına, bir tekstil fabrikasında hak arayan kadınların direnişi ile başlayan ve 120 kadının can vermesi ile sonuçlanan bir trajediye dayanıyor, 1977 yılından beri de Birleşmiş Milletler tarafından tanınan bir gün olarak Dünya genelinde (tırnak içinde- "kutlanıyor")


Gün boyunca bol bol hatırlanacak, önemimizi, iş yaşamındaki yerimizi, olması gerekenleri vurgulayan bol konuklu, havalı paneller ve webinarlar dinleyecek, bu alanda şahane kampanyalar hazırlamış markaları bir parça daha zengin edecek, muhtemelen çalıştığımız yerlerden çeşitli hediyeler ve ne kadar özel olduğumuza dair mesajlar alacağız. Bunların arasında samimiyetle yapılmış, bir gün kutlayalım diye değil, şirket içi politikalarında kadına adil yaklaşımı benimsemiş, liderlik pozisyonlarında yer vermiş olanlar yok mu? Var.

Fakat yetiyor mu? Yetmiyor.


Dünya genelinde ezilen kim var görmek için "gün"lere bakmak yeterli aslında. Kadın, çocuk, hayvan, engelli. Hepimizin 1 günü var. Herhangi bir sorunu çözmeyen, Avrupa Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü'nün Kadınlar İçin Çalışmanın En İyi Olduğu Ülkeler sıralamasında sondan 2. olduğumuz gerçeğini değiştirmeyen 1 gün...


Bu bülten, biz kadınlar ve "heforshe konusunu bir hashtag'den öteye taşıyarak, kadınlar için daha adil bir dünya yaratmak isteyen erkekler için.


Krizler, neden en çok "kadını" vurur?

Birleşmiş Milletlerin, Pandemi ve Kadınlar araştırmasındaki söylemiyle; "krizlerin etkileri asla cinsiyet ayrımı yapmaz ve COVID ‑ 19 bir istisna değil." Bu yeni raporun sonuçlarına göre, kadınlar psikolojik, ekonomik ve sosyal sermaye anlamında erkeklerden daha fazla kayıp yaşıyorlar.


Çünkü dünya genelinde;


-Kadınlar daha az kazanma eğiliminde. - Kadınların daha az birikimi var. -Kayıt dışı ekonomide kadınlar orantısız bir şekilde daha fazla. -Kadınların sosyal korumalara daha az erişimi var. -Kadınların bakım ve ev işlerini yüklenme oranı daha yüksek ve bu nedenle işgücünden ayrılmak zorunda kalma ihtimalleri daha fazla.

Covid-19 sırasında çalışan ebeveynlerin yaşamları üzerine yapılan çok sayıda çalışma, yükün orantısız bir şekilde kadının payına düştüğünü gösteriyor. ABD ve Avrupa'da 3.000'den fazla kişiyle anket yapan Boston Consulting Group araştırmacıları, çalışan kadınların şu anda ücretsiz ev işçiliği olarak adlandırılabilecek sorumluluklara, erkeklerden ortalama 15 saat daha fazla zaman harcadıklarını buldular.

Tüm dünyada kilitlenmelerin hafiflemesine rağmen, birçok uzman, koronavirüsün kadınların iş ve ev yaşamları üzerinde uzun vadeli bir negatif etki doğuracağına inanıyor. Yakın tarihli bir Birleşmiş Milletler araştırması, Dünyayı, salgının cinsiyet eşitliği konusunda onlarca yıllık ilerlemeyi hafifletebileceği konusunda uyardı.


Çoğu kadının daha fazla çalıştığı, daha az kazandığı, daha az eşit ve adil muamele gördüğü, pandemiden de daha fazla etkilendiği aşikarken, bize toplumun ya da şirketlerin önümüze koydukları ile yetinmemek için ayağa kalkmamız gerektiğini hatırlatacak bir kitap önerisi bırakıyorum buraya.


Ve feminist bir söylem olarak kulağa gelmesinde hiçbir sakınca görmeden, Brene Brown'un aşağıdaki sorusunun hakkını verebilmek için iş yaşamında daha fazla dişil enerjiye, daha fazla kadının varlık göstermesine ve liderliğine ihtiyaç duyduğumuza inanıyorum.


Cesaret, bağlantı ve anlamı iş dünyasıyla birleştirmek neye benzerdi?


Dünya Ekonomi Forumunun Eylül ayında yaptığı bir araştırmaya göre, ankete katılan ABD'li kadın iş liderlerinin neredeyse yarısı (% 45), Zoom gibi platformlarda, kadınların konuşmasının zor olduğunu söylerken, beş kadından biri bu tür çağrılarda aslında görmezden gelineceğini düşünüyor.


Bu noktada, Mansplaining kavramını bilelim ya da hatırlayalım.


"Mansplaining: İngilizcede man (erkek) ve explaining (izah etme veya açıklık getirme) sözcüklerinin birleşmesiyle oluşan ve "birine, karakteristik olarak bir erkek tarafından bir kadına, küçümseyici veya büyüklük taslayan bir biçimde bir şeyler anlatmak" anlamına gelen bir ihtira. The Atlantic dergisinden Lily Rothman'ın tanımına göre mansplaining, "bir şeyin, anlatımı dinleyen kişinin anlatan kişiden daha fazlasını bildiği gerçeğine aldırış edilmeden anlatılması, bunun genellikle bir erkek tarafından bir kadına yapılmasıdır" Feminist yazar Rebecca Solnit, bu fenomeni "aşırı özgüvenin ve bihaberliğin kesişimi" olarak yorumlamıştır."


Sizi bilmiyorum ama ben maruz kaldım. Fark etmesi ve baş etmesi kolay değil. Belki aşağıdaki sorular ve izleme önerisi, maruz kalmamak için kadınlara, iletişimlerinin tonuna dikkat etmek için erkeklere yardımcı olur.


- Benden bir açıklama ya da yorum istendi mi?

- Söylemek istediğim şeyi söyleyerek ne elde etmek istiyorum? Gerçek amacım ne?

- Karşımdaki kişinin - cinsiyet ayırt etmeksizin- uzmanlığına saygı gösteriyor muyum?

- İletişimi hangi tonda kuruyorum?



Kızlara süpürge, oğlanlara bilim seti!


1 yaşını yeni geçmiş olan Tuna, belki de her çocuk gibi ses çıkaran şeylere büyük ilgi duyuyor. Elektrik süpürgesi de onlardan biri. Geçtiğimiz gün bir online alışveriş sitesinde ışıklı, müzikli bir oyuncak süpürgeye rastladım, yaş aralığına uygun olup olmadığını anlamak için satıcı ile yazışırken, aşağıdaki soru geldi.


- Kızınız kaç yaşında?


Oğlum olduğunu belirttiğimde, genelde kız çocuklar için satın alındığını söyledi. Kız çocuklara süpürge, erkeklere bilim seti. Kız çocuklara mutfak araçları, erkeklere doktorculuk eşyaları..


Yaratmak istediğimiz geleceği bu şekilde yaratabileceğimize emin miyiz?


Tuna'ya süpürgeyi aldım, bayılarak yerleri süpürmesinden ve aldığına inandığım mesajdan mesudum. Rahmetli Duygu Asena'nın KADININ ADI YOK kitabındaki durum, erkeklerin desteği, farkındalığı, bilinçli katılımı olmadan, süpürgeyle ilişkileri değişmeden değişmeyecek. Bu da çocuk yaştan başlayacak...


İnsanın insandan farklı olmadığını anlaması için bir ebeveyn olarak ne yapabilirsem peşindeyim. Dünyayı değiştiremem ama tarafımı belli edebilirim.


Hepimize şimdiden iyi haftalar.

191 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page